Napolyon, Korsika doğumluydu. Adanın Fransa’ya geçişinden bir yıl sonra, Toskana asıllı soylu ve görece mütevazı İtalyan bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Napolyon'u defalarca duymuşsunuzdur ama bu sefer pek bilinmeyen bir yönünden bahsedelim. Kendi çağdaşı, İtalyan bilim insanı Alessandro Volta, Napolyon'un dikkatini çekti. Eletrokimya alanındaki çalışmaları Napolyon'da hayranlık uyandırmıştı ve bizzat Napolyon tarafından Institut de France'a davet edildi. Hatta ilerleyen zamanda Napolyon tarafından Volta'ya kontluk bile verildi. İkisinin de İtalyan kökenli olmasının, bu hayranlıkta muhtemelen etkisi yoktur. İlk kimyasal pili bulduğunu düşünürsek, Volta'ya hayranlık duyulması son derece doğaldı. Yıllar yıllar sonra, Napolyon'un yeğeni, III.Napolyan tarafından Alessandro Volta'nın vefatının 25.yılında bir başka jest yapıldı; "Volta Ödülleri" organize edildi. III.Napolyan, elektrik biliminin gelişmesiyle çok ilgiliydi. Amcasının düzenlediği Galvanizm ödüllerine benzer bir şeyi amaçlıyordu. Pek düzenli olmasa da, elektrik alanında katkı sunanlara bu ödüllerin dağıtılması hedeflendi. Bu ödüllerden bir tanesi de, 1880 yılında telefonu icat ettiği için Alexander Graham Bell'e verildi. Fransız hükümetince verilen bu ödül, günümüz parasıyla yaklaşık 270bin $ ediyordu. |
![]() |
Bell, ödül parasıyla "Volta Laboratuvarı ve Bürosu"nu kurdu. Laboratuvarın bir diğer adı da, Bell Laboratuvarı'ydı ve telekomünikasyon, fonograf ve diğer teknolojilerle ilgili çalışmalar yürütüyordu. (İsim aynı ama o bildiğimiz ünlü Bell Labs değil... en azından henüz değil.)
Alexander Graham Bell'in daha önce kurduğu bir başka şirket daha vardı. Sonradan kayınpederi olacak olan Gardiner Greene Hubbard ile birlikte, 1877 yılında Bell telefon şirketini kurmuştu. Birkaç isim değişikliğinden sonra, 1899 yılında firmanın adını AT&T'ye dönüştürdüler. Evet, o çok ünlü, bildiğimiz American Telephone and Telegraph Company, ya da kısa adıyla AT&T.
AT&T, ilk Bell Labs'tan yaklaşık 45 yıl sonra, 1925 yılında Bell Laboratuvarını kurdu. Arka plan radyasyonun keşfi, transistör, C programlama dili, Unix vb. birçok şeyi onlara borçluyuz. Yani 'çok çok dolaylı' olarak Napolyon'un Unix'e katkısı olduğunu söyleyebiliriz 🙂
Yuval Noah Harari'nin Sapiens kitabında sevdiğim bir tanım var: "Sonradan anlama yanılgısı". Geçmişe dönüp, noktaları birleştirmek kolaydır, 'geçmişten günümüze tek bir yol gelir, ancak bugünden geleceğe giderken çatallaşarak sonsuz sayıda seçenek sunar'. Napolyon, Galvanizm ödülünü organize ederken veya Volta'yı kont yaparken tabii ki bunları düşünmedi. Ya da yeğeni III.Napolyon'un dağıttırdığı Volta Ödüllerinin etkilerini öngörmesi olanaksızdı. Fakat geçmişe bakarak, yakalayabileceğimiz örüntüler vardır. Benim yakaladığım desense şu: Bilim, maddi ve manevi desteklenmesi gereken bir konudur. Bilim insanları, teşvik edilmelidir. Uzun vadede, öngörmediğimiz kazanımlar sağlayabilir.
Peki hep böyle mi olmuş? Yakaladığım pattern'e inanıp, araştırmayı burada kesebilirdim. Fakat nötr olabilmek için bu konudaki makalelere baktım. Matematik dünyasının Nobeli olarak görülen Fields madalyasında farklı sonuçlar ortaya çıkmış. Harvard Üniversitesi'nden George Borjas ve Notre Dame Üniversitesi'nden Kirk Doran'ın " Prizes and Productivity: How Winning the Fields Medal Affects Scientific Output" isimli 2013 tarihli bir araştırmasına denk geldim. Buna göre, ödül sonrası makale sayılarında düşüş gözlenmiş ve saf matematik araştırmalarına devam etmenin azaldığını paylaşıyorlar. Matematiğin soyut olmasının bu duruma etki edebileceği düşünülüyor. Nobel ödülü kazananlara baktığımdaysa, biraz daha farklı açıklamalar gördüm. Bazı bilim insanları, ödül sonrası şirket kurmak için daha özgüvenli hissettiklerini söylüyor. Bu mikro incelemeydi. Şimdi de de makro düzeyde konuyu ele alalım.
Gayri safi millî hasıla (GSMH) üstünden ARGE'ye ayrılan paylara baktığımızda, listenin sıralaması pek şaşırtmıyor:
Dünya Bankası üstünden yıllara göre bazı istatistiklere bakıldığında da, ARGE'ye yapılan yatırımla, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı arasında az çok bir bağ varmış gibi gözüküyor. Yani bilim-teknoloji yatırımları kısa vadede olmasa bile uzun vadede olumlu etkiler göstermiş. Bilim insanlarının, gruplarının veya kurumların özel sektör veya devlet eliyle teşvik edilmesinin, günün sonunda herkese büyük katkıları olabilir.
![]() |
|
Grafik-1: Yıllara göre ARGE yatırımları | Grafik-2: Yıllara göre teknoloji ihracatı |
Napolyon ile başladık, Newton ile bitirelim: "Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz ise bir okyanus."